Türkiye'deki Üniversite Diplomaları Nasıl Değersizleşti

Üniversiteler, insanların meslek sahibi olmadan önce son eğitim noktası olan, öğrencilerin dereceler elde etmek için çalıştıkları ve akademik araştırmaların yapıldığı üst düzey eğitim kurumları olarak tanımlanmaktadır. Öğrenciler, eğitim alanlarında uzmanlaşarak elde ettikleri bilgiler ve başarılarla birlikte iş hayatına katılım sağlarlar.

Türkiye’deki üniversiteleri ele alacak olursak, özellikle 2006 yılında üniversite sayıları bakımından yukarı yönlü bir kırılma görülüyor. 2006 yılında vakıf ve devlet üniversitelerinin toplamı 94 iken, 2021 yılında bu sayı 208’a ulaşarak 2,5 katın üzerinde bir artış kaydetmiştir.

Öğrenci sayılarını ele aldığımızda karşımıza yine böyle bir tablo çıkıyor. 2006 yılındaki öğrenci sayısı yaklaşık 2 milyon 291 bin iken, bu sayı 2020 yılında yaklaşık 7 milyon 541 bine ulaşmıştır.

Yıllara göre Türkiye'deki öğrenci sayısı

Peki, üniversite öğrencisi sayının artması, eğitim seviyesinin artması anlamına mı geliyor? Nüfus bakımından Türkiye’ye çok uzak olmayan ve gelişmiş ülkelerin öğrenci sayılarını inceleyelim.

UNESCO’nun 2018 yılındaki verilerini ele aldığımızda bazı ülkelerdeki öğrenci sayıları;

  • Almanya – 3 milyon 122 bin
  • Fransa – 2 milyon 618 bin
  • İtalya – 1 milyon 895 bin

Türkiye’nin 2018 yılındaki öğrenci sayısının yaklaşık 7 milyon 250 bin olduğunu göz önüne alırsak, nüfuslarının toplamı yaklaşık 210 milyon olan bu 3 ülkenin öğrenci sayısının toplamına çok uzak olduğu söylenemez.

Üniversitelerle ilgili diğer bir konu ise üniversitelerin eğitim kalitesidir ve bu kaliteyi ortaya koyan birkaç faktör vardır. Dünyada üniversiteleri puanlayan ve kalitesine göre sıralama yapan Times Higher Education’a göre, bir üniversiteyi kaliteli yapan faktörler; araştırma sayısı, atıf sayısı, eğitim kalitesi, uluslararası bağları ve iş dünyasına bilgi transferidir.

Ülkelerin makale sayıları ile bunların bilimsel yönden etkilerini inceleyen Scimago Institutions Rankings’in 231 ülkenin dâhil edildiği araştırmaya göre Türkiye, 2019 yılında makale sayısı bakımından dünyada 18. sırada yer alıyor. Ancak makale başına atıf sıralamasına baktığımızda Sudan, Demokratik Kongo ve Haiti gibi ülkelerin gerisinde kalarak 166. sırada yer alıyor. Bu da makale sayısının çok olmasına rağmen, kalite olarak belli bir seviyenin üstüne çıkamadığını gösteriyor. Özellikle 2006 yılından sonra açılan üniversitelerin yayın yapma oranı ve akademik verimlilik bakımından oldukça düşük olduğunu söyleyebiliriz.

Türkiye'deki Üniversitelerin Yayın Yapma Oranı ve Akademik Verimlilik

Türkiye Bilim Raporu’nda paylaşılan yukarıdaki tabloda sarı noktalar 2006 yılından sonra açılan üniversiteleri göstermektedir. Bu grafiği incelediğimizde 2006 yılından sonra kurulan üniversitelerde yayın yapan araştırmacı oranı ve akademik verimlilik oranının genel olarak son derece düşük olduğu görülüyor. Daha önce bahsettiğimiz Times Higher Education’ın bir üniversiteyi kaliteli yapan faktörlerini göz önüne aldığımızda, bu üniversitelerin nicelik olarak fazla olduğunu, ancak niteliğinin oldukça düşük olduğunu görmekteyiz. Bunda üniversitelerin akademik kadro kalitesi önemli olsa da, araştırmacı başına düşen öğrenci sayısının yüksek olması da etkili olmaktadır.

Times Higher Education’ın üniversite sıralamasında dikkate aldığı diğer bir faktör üniversitelerin atıf alma ve verme durumu. Türkiye’nin akademik durumunu atıf sayısı bakımından inceleyelim. Atıf almak demek, bir çalışmanın başka bilim adamlarının çalışmalarına ışık tutması demektir. Peki, Türkiye’nin atıf aldığı ve atıf verdiği ülkeler hangileri? Türkiye Bilim Raporu’ndan alınan aşağıdaki tabloda ülkeler, öncü ülkeler, ortalama ülkeler ve takip eden ülkeler olarak üçe ayrılmıştır. Öncü ülkeler, ABD, Kanada, Japonya ve Kuzey Avrupa ülkeleri ve takip eden ülkeler ise İran, Malezya, Endonezya ve Pakistan gibi ülkelerden oluşmaktadır. Tabloda görüldüğü üzere Türkiye’nin öncü ülkelere verdiği atıfların payı azalırken, ortalama ve takip eden ülkelere verdiği atıf sayısı artış göstermiştir. Bu da gösteriyor ki, bilime öncülük eden ülkelere öğretme oranımız düşerken, takip eden ülkelere öğretme oranımız artmaktadır.

Yurtdışından Alınan Atıfların Payı

Yurtdışına Verilen Atıfların Payı

Yine Türkiye Bilim Raporu’nda paylaşılan grafikte araştırmacı başına düşen öğrenci sayısı ve araştırmacı başına düşen ortalama yayın sayısı verilmiştir. Görüldüğü üzere araştırmacı başına öğrenci sayısı arttıkça, araştırmacı başına düşen ortalama araştırma sayısı da düşüş göstermiştir. Bunun en önemli sebeplerinden biri, hızla artan öğrenci sayısının araştırmacıların üstünde yük oluşturması ve araştırmacıların yayın hazırlamak için daha az vakit bulmasıdır. Aşağıda paylaştığımız grafikte, 2006 yılından itibaren hızla artan öğrenci sayısının bu durumda etkili olduğu düşünülmektedir.

Akademik Verimliliğin Belirleyicileri

Bu oranda üniversite ve öğrenci sayısının sonucu olarak Türkiye’nin en önemli sorunlarından biri olan akademik enflasyondan bahsetmeliyiz. Akademik enflasyon, bir ülkede akademik performans kayda değer şekilde yükselmezken ve üniversite mezunlarına istihdam(iş olanağı)  yeteri kadar yaratılmazken, üniversiteli sayısının artmasıdır. Bu durum aslında mali enflasyon ile çok benzerlik göstermektedir. Örneğin, bir ülkede para arzının artışının, mal ve hizmetlerin artışından hızlı olması durumunda fiyatlarda artış olur ve bu durum da enflasyonu oluşturur. Bu durumu akademik yönden incelersek, öğrenci sayısı artarken bu mezunların önemli bir bölümüne iş imkânı yaratılamaması, üniversite mezunu işsiz sayısında artışa sebep olmuştur.

Ankara Üniversitesi’nde, Türkiye’de Akademik Enflasyon: “Her İle Bir Üniversite Politikası” Sonrasında Türk Yükseköğrenim Sistemi adlı bir araştırmaya göre, akademik enflasyon, Türkiye’deki diplomaların reel değerinin azalmasına yol açarak, artan üniversite ve mezun sayısının ülkemizin yükseköğretim seviyesinde bir iyileşme görmesine katkıda bulunmamaktadır.

2018 yılında OECD tarafından yayınlanan OECD Employment Outlook adlı raporda ise, Türkiye’de toplam işsizlik %10,6 iken, 15-24 yaş arası gençlerde bu oranın %20,6 olduğu belirtilmektedir. Bu durumla birlikte Türkiye, 34 OECD ülkesi arasından en kötü 7. sıraya yerleşmiş oldu. Aynı raporda, OECD ülkelerinde ortalama genç işsizlik %11,9 ve AB ülkelerinde ortalama %16,9 olduğu belirtilmiştir. TÜİK’in paylaştığı rapora göre ise, Türkiye’de diplomalı işsizliğin yıllardan beri %27 ila %39 arasında seyrettiği ve bu durumun yapısal bir sorun haline geldiği görülmektedir.

Sonuç olarak,  Türkiye’de 2006 yılında artış gösteren üniversite sayısı ile birlikte üniversite öğrencisi sayısı da büyük bir artış göstermiştir. Times Higher Education’ın üniversiteleri sıralama ölçütlerine göre Türkiye’nin durumunu inceledik. Türkiye’de yazılan makale sayısı dünyada önemli bir noktadayken, makale başına atıf sayısında düşük bir seviyede olduğunu gördük. Özellikle 2006 yılından sonra açılan üniversitelerin akademik bakımdan oldukça yetersiz olduğunu görüyoruz.

Akademik verimliliğin düşmesinde akademik kadro kalitesi önemli olsa da, akademisyen başına düşen öğrenci sayısının da önemli bir etkisi olduğu görülmektedir. Ekonominin büyüme oranından daha fazla üniversite mezunu verilmesi, Türkiye’de akademik enflasyon adı verilen durumu oluşturmuştur ve genç işsizlik oranında artışa sebep olmuştur. Bu oranla Türkiye, OECD ve AB ülkeleri arasında en yüksek genç işsizlik oranına sahip ülkeler arasında yer almıştır. Türkiye’den atıf alan ülkeleri incelediğimizde ise, Türkiye’nin atıf verdiği ülkelerin oranında öncü ülkelerin yıllar geçtikçe azaldığı görülürken, takip eden ülkelerin arttığı görülmektedir.

Kategoriler: 

Makaleyi Paylaş:

Bir yorum yap

Veri Detay Servisler

Servislerimizle mi İlgileniyorsunuz?

Servislerimizi ve çözümlerimizi inceleyerek bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Daha Fazla Bilgi
Benzer Makaleler
  • Uzaktan Eğitimin Geleceği

    Uzaktan Eğitim’in Geleceği

    Gelişen teknolojik yapılar sayesinde aslında pek de yabancı olmadığımız uzaktan eğitim; dünyamızın pandemi ile karşı karşıya kalmasından sonra hayatlarımızın her alanında...

  • Uzaktan Eğitimin Geleceği

    Uzaktan Eğitim’in Geleceği

    Gelişen teknolojik yapılar sayesinde aslında pek de yabancı olmadığımız uzaktan eğitim; dünyamızın pandemi ile karşı karşıya kalmasından sonra hayatlarımızın her alanında...

  • Uzaktan Eğitimin Geleceği

    Uzaktan Eğitim’in Geleceği

    Gelişen teknolojik yapılar sayesinde aslında pek de yabancı olmadığımız uzaktan eğitim; dünyamızın pandemi ile karşı karşıya kalmasından sonra hayatlarımızın her alanında...